Sunday, November 11, 2007

GÜNLÜK PLÂN
GÜNLÜK PLÂN

Dersin Adı : Türk Edebiyatı

Sınıf : 9-C,H

Ünitenin Adı –No : Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinler-3. Ünite

Konu : Anlatmaya Bağlı Edebî Metinleri İnceleme Yöntemi (Metin ve Zihniyet)

Önerilen Süre : 40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) : *Metnin yazıldığı dönemdeki hakim zihniyeti fark eder. *Metnin yazıldığı dönemde tartışılan sanat anlayışlarını belirler. *Metnin yazıldığı dönemin sosyal, siyasî ve kültürel hayatının özelliklerini belirler. *Yazarın, dönemin kültür ve sanat hayatıyla ilişkisini belirler.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-cevap, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Üniversiteye Hazırlık Kitapları, Türkçe Sözlük (TDK), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat (Ferit Devellioğlu)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*Dikkati çekme-Güdüleme: “* Seyrettiğiniz bir yerli filmle yabancı film arasındaki farklar neden kaynaklanır? (Dönemin dinî, siyasi, sosyal ekonomik, sivil, askerî hayatının duygu anlayış ve zevk bütününü düşünerek cevaplayın) *Cumhuriyetin ilk yıllarında sosyal, siyasi ve kültürel ortam hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?”

soruları ile derse başlanır.

*Gözden geçirme : Anlatmaya bağlı edebi metinler incelenirken dikkat edilmesi gerekli noktalar şunlardır :

“a) Metin ve zihniyet b) Yapı c) Tema d) Dil ve anlatım e) Metin ve gelenek

f) Anlama ve yorumlama g) Metin ve yazar”

Bunlardan birincisi zihniyettir. Yazarlar yaşadıkları dönemin sözcüsüdür. Çünkü yaşadıkları dönemin özelliklerini eserlerinde yansıtırlar. Asıl amaçları bu olmasa da…

*Derse Geçiş: Anlatma esasına dayalı edebî metinler yazıldıkları dönemin sosyal, ekonomik ve siyasal yapısını; sanat anlayışını çeşitli bakımlardan yansıtır. Çünkü o dönemde geçerli olan sanat zevki ve anlayışına uygun yazılmışlardır, dönemin dil ve kültürünü kullanarak ortaya konulmuşlardır.

Örneğin destanlarda fizikî güç üstünlüğü ve olağanüstü durumlar belirleyicidir. Çünkü destanların oluşum dönemlerinde, yan kavmî dönemlerde hakim zihniyet olağanüstü güçlerle donatılmıştır. Daha sonraki destanlarda fizikî güç yerini kahramanlık ve dinî duygulara bırakır. Masallarda da olağanüstü güçler hakimdir. Mesnevîlerde İslâm uygarlığının zevkine ve anlayışına uygunluk vardır. Tanzimat romanlarında hakim zihniyet halkı eğitmek olduğu için romanlarda okuyucuya mesajlar verilir. Servet-i Fünûn döneminde ise kişisel konulara değinilmiştir. 1940’lı yıllara kadar doğu batı çatışması üzerinde durulmuştur. 20. yy başlarından itibaren ise milliyetçilik hareketleri edebiyatımızı da etkilemiştir.

“Kavak Yelleri” isimli metin okunur ve öğrencilere 1. Etkinlik yaptırılır.

*Bireysel öğrenme etkinlikleri: “Asiye Teyze’nin Evi” isimli metin okunur ve 2. Etkinlik öğrencilere yaptırılır.

*Özet : Bütün yazınsal metinler gibi anlatmaya bağlı yazınsal metinler de ortaya konuldukları zaman diliminin genel özelliklerini, düşünsel evrenini yansıtır.

Ölçme ve Değerlendirme: S.96’daki sorular cevaplandırılır.

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

günlül plan

Dersin Adı : Türk Edebiyatı

Sınıf : 9-C,H

Ünitenin Adı –No : Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinler-3. Ünite

Konu : Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinleri Tanıma ve Gruplandırma

Önerilen Süre : 40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) : *Olay çevresinde oluşan metinleri gruplandırır. *Anlatmada ve göstermede, dilde ve ifade biçiminde gerçekleşen değişiklikleri fark eder. *Anlatmaya bağlı metinlerin hangi edebî türleri oluşturduğunu belirler.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-yanıt, dramatizasyon, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Üniversiteye Hazırlık Kitapları, Türkçe Sözlük (TDK), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat (Ferit Devellioğlu)

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*Dikkati çekme-Güdüleme: Öğrencilerden seyrettikleri bir sinema filmini ve bir tiyatro oyununu hikâyeleştirerek yazmaları istenir.Yazılan metinle seyredilen metin arasında ne gibi farklar olduğunun belirlenmesi istenir.

*Gözden geçirme : Olay çevresinde oluşan edebî metinler iki gruba ayrılır: Anlatmaya bağlı edebî metinler, göstermeye bağlı edebî metinler.

İnsanın kendini ifade etmesinde üç temel anlatma biçimi vardır: Bunlardan biri kişinin kendisini coşku ve heyecanla dile getirmesidir. Bu her türlü şiirin kaynağıdır. İkincisi insanın gördüğünü, duyduğunu düşündüğünü anlatması veya nakletmesidir. İnsan olan her yerde anlatma ve nakletme vardır. Her dönem kendi anlatma biçimiyle gelir. Dönemin zihniyeti anlatma ve nakletme biçimlerini de belirler. Çünkü bütün insan etkinliklerinin zihniyetle ilişkisi vardır. Daha ilk dönemlerden itibaren anlatıcı, anlatmaya bağlı edebî metinleri oluşturmaya başlamış, toplum da bunları benimsemiştir. Masal ve destanlar böyledir. İnsanın kendini ifade etmesinde üçüncü yol göstermedir. İnsanın anlatma ve nakletmeyle gerçekleştirdiği etkinlikleri bu kez sahnede canlandırılarak sunulur. Genel olarak tiyatro adı verilen bu etkinlikte anlatmanın yerini gösterme alır.

*Derse Geçiş: Ders Kitabındaki “Köpek” ve “Vatan Yahut Silistre” adlı metinler okunur. İki metin arasındaki benzerlik ve farklılıklar belirlenir. Buna göre Metinlerin yapısının, olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekân unsurları üzerine kurulması her ikisinin de edebî metin olması gibi benzerlikler yanında; Vatan Yahut Silistre adlı metnin gösterme, Köpek adlı metnin anlatma amacıyla yazılması, Köpek adlı metinde tasvirlere yer verilmesi, Vatan yahut Silistre adlı metinde bunun parantez içi ifadelerle sağlanması gibi farkların bulunduğu belirlenir.

Öğrencilere S. 91’deki 2. Etkinlik yaptırılır.

Anlatmaya bağlı edebî metinler destan, masal, halk hikâyesi, mesnevi, manzum hikâye, hikâye ve romandır. Göstermeye bağlı edebî metinler ise tiyatro genel başlığı altında toplanmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosundan ortaoyunu, Karagöz, meddah, köy seyirlik oyunları; modern tiyatrodan da komedi, dram, trajedi göstermeye bağlı edebî metinlerdendir.

Anlatma esasına bağlı edebî metinler, yaşadığımız dünyada gerçekleşmiş veya gerçekleşen bir olayı görüşü olduğu gibi anlatmazlar. Sanatçı dış dünyadan aldığı gerçekliği, kendi duygusu, iç dünyası, yaşadığı dönemin özellikleriyle ve düşünceleriyle yoğurur; yaptığı seçimi okuyucunun hizmetine sunar. Bunu yaparken anlatacağını bir olay çevresinde ve bir anlatıcı ile oluşturur. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde yaşadığımız dünyadan hareketle yeni bir kurmaca evren anlatılmaktadır. Amaç da okuyucuda estetik yaşantı uyandırmaktır.

Masal ve destandaki olağanüstülükleri ve farklı egzotik mekânları, halk hikâyelerindeki duygusallığı, mesnevînin sanatlı ve hayal ürünü anlatım tekniğini, roman, hikâye ve manzum hikâyenin insanı yorumlayan değerlendiren ve betimleyen anlatımını sahnede canlandırmak imkânsızdır.

Göstermeye bağlı edebî metinlerde kurmaca olay veya olay örgüsünü bir sahne düzeninde topluluk önünde canlandırmak esastır.

*Bireysel öğrenme etkinlikleri:S.92’deki “Kaşağı” isimli hikâyeden alınan metin okunur. Bu metnin olay çevresinde gelişen edebî metin türlerinden hangisine ait olabileceği sorulur.

*Özet :Demek ki anlatma ile destandan modern romana kadar oluşan metinler; gösterme ile ilk tiyatro denemelerinden günümüze kadar gerçekleşen tiyatro metinleri; coşku ile dile getirme ile de her türlü şiir ortaya konmuştur.

Ölçme ve Değerlendirme:S.93’teki sorular cevaplandırılır.

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

Koşuksal ürün incelemeleri.

GÜNLÜK PLÂN
Dersin Adı : Türk Edebiyatı

Sınıf : 9-H,C

Ünitenin Adı –No : Şiir

Konu : Manzûme ve Şiir Örneklerini İnceleme

Önerilen Süre : 40’+40’+40’

Öğrenci Kazanımları (Hedef ve Davranışlar) : *Farklı dönemlere ait şiirleri inceler. *Farklı dönemlere ait manzûmeleri inceler.* Farklı dönemlere ait incelediği şiirlerde birimlerin birbirleriyle ilişkisini belirler. *Şiir çeşitleri arasında benzerlik ve farklılıkları belirler. *Dönemden döneme devam eden yapı ve söyleyiş ögelerini belirler. *Sevdiği şiirlerden antoloji oluşturur. *Topluluk karşısında şiir okur. *Sevdiği şiirleri ezberler.

Öğretme, Öğrenme Yöntem ve Teknikleri : Takrir, Soru-yanıt, dramatizasyon, beyin fırtınası, problem çözme, inceleme, uygulama.

Kullanılan Eğitim Teknolojileri, Araç Gereç ve Kaynakça : Ders kitabı, Üniversiteye Hazırlık Kitapları, Türkçe Sözlük (TDK), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat (Ferit Devellioğlu), İnternetten indirilen sesli şiirler…

Öğretme ve Öğrenme Etkinlikleri :

*Dikkati çekme-Güdüleme: Öncelikle öğrencilere ezberledikleri bir şiir okutturulur. Bu şiiri niçin ezberledikleri ve o şiirden neler anladıkları sorulur. Bir şiirin ezberden okunması ile bir metinden okunması arasındaki fark sorulur.

*Gözden geçirme :

*Derse Geçiş:Ders kitabında yer alan Nâbî ve Necâti Bey’e ait olan gazeller okunur ve sınıf öğrencileri iki öbeğe ayrılarak incelettirilir.

Buna göre 1. Gazelde ritim aruzla sağlanmıştır. Gazel, aruzun “mefâîlün/feilâtün/mefâîlün/feilün” kalıbına göre yazılmış olduğu; uyak örgüsünün aa/ba/ca/da biçiminde olduğu; nazım biriminin beyit ve nazım şeklinin gazel olduğu belirtilir.

Gazelin 1. beytinde artık eğlence meclislerinde eski eğlencenin kalmadığı anlatılmaktadır.

2. beytinde halk arasında cömertlik ve iyiliğin unutulduğunu sadece selamlaşmanın kaldığını belirtir.

3. beytinde sevgiliye seslenir rakibin , onun iyilikleri yüzünden ham kaldığını belirtir.

4. beytinde her şeye kavuşulduğu ama kötülerden intikam alınamadığı belirtilir.

5. beytinde Cenab-ı Allah’tan yapamadıklarını yapmak için izin istediğini belirtir. 1. ve 3. beyt alakalı.1. beyitte telmih, 3. beyitte nidâ sanatı vardır.

Necâtî’nin gazelinde de buna benzer özellikler vardır. Aruz kalıbı 3 fâilâtün 1 fâilün şeklindedir. 2. gazelin dilinin daha sade olması da bir fark olarak düşünülebilir.

Şimdi de ders kitabındaki koşma incelenir. Kafiye şeması abcb, dddb, eeeb, fffb şeklindedir. Nazım birimi dörtlüktür. Dili sadedir. Yarım kafiyeler kullanılmıştır. 11’li hece ile söylenmiştir. Demek ki

şiirin nazım şekli koşmadır. Koşmada: “Noktadır benlerini sayamadım ben”; “Aşkın ateşidir sinemi yakan”; “Boz bulanık seller gibi çağlarım”; “Ayrılık oduna doyamadım ben” dizelerinde teşbih vardır. Şiirin teması aşktır.

İstiklâl Marşı’nın da uyak örgüsü çizilir.
Uyaklar bulunur.
Ölçü aruzun 3 fâilâtün 1 fâilün kalıbına göredir.
Nazım birimi dörtlüktür.
Halk şiirindeki koşma, semai ve ilâhiye benzer; ölçüsünün aruz olması sebebiyledir ki divan şiirindeki şarkı, gazel, kasideye benzer.
İstiklâl marşı bu bakımdan serbest nazma dahil edilebilir.
Şiirde al sancak Türk milletini sembolize eder.
Çünkü milletten tek bir fert kalıncaya kadar bayrak dalgalanacaktır.
Şiirde şafak, sancak ve ocak sözcükleri arasında tenasüp vardır.
“Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım” dizesinde telmih sanatı vardır.
“Korkma” sözcüğünde nidâ sanatı vardır. “Yüzen” sözcüğünde kapalı istiâre vardır.
“Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” dizesinde mecâz-ı mürsel vardır.
“O benimdir, o benim…” dizesinde tekrîr vardır.
“O benim milletimin yıldızıdır parlayacak” dizesinde açık istiâre vardır.
“Çatma, kurban olayım…” dizesinde teşhis ve “ey nazlı hilâl”de nidâ, “hilâl” kelimesinde mecâz-ı mürsel vardır. …

İstiklâl Marşı’nda Âkif’in sanat anlayışı görülür.(*Millî Edebiyat döneminin dili ile söylenmiş. *Anlamın okuyucunun ruh hâline değil de metne bağlı olması. *Şiirlerine yansıyan toplumsal sorumluluk ve gerçek samimiyet. *Sanat için sanat anlayışı yerine sanatta faydayı gözetmesi, bu nedenle süslü bir anlatımdan kaçınması. Demek ki eser şiirden çok manzûme niteliği taşır.)

Yahya Kemal’in “Ok” isimli şiiri incelenir. Bu metin bir manzûmedir. Çünkü burada olay, yer, zaman ve kişiler mevcuttur. Manzûme hecenin 11’li kalıbıyla yazılmıştır. Kafiye şeması abba, cddc,effe,… şeklindedir. Nazım birimi dörtlüktür.Şiirde tema kahramanlıktır. Şiirde tarihi bir olay anlatılmaktadır. Nazım şekli koşmadır. Şiirin konusu bakımından çeşidi epiktir.

3

Yahya Kemal’in hayatı ile ilgili ayrıntılar üzerinde durulur. (Yahya Kemal rolünü üstlenen öğrenci yardımı ile) Şairin hayatı ve şiir arasında bağlantı kurulmaya çalışılır.

Necip Fazıl’ın “Şehirlerin Dışından” isimli şiiri okunur. Şiirin şekil incelemesi yapılır. Kafiyeler ve ölçü belirlenir. Demek ki şiir 7’li hece ile yazılmıştır. Serbest nazımla yazılmıştır. Nazım birimi yoktur. Tema doğadır. Şehrin bunaltıcılığından kaçıp doğaya ve Yaradan’a sığınma söz konusudur. Konusu bakımından pastoral bir şiirdir.

Necip Fazıl’ın hayatı ile ilgili ayrıntılar üzerinde durulur. (Necip Fazıl rolünü üstlenen öğrenci yardımı ile) Şairin hayatı ve şiir arasında bağlantı kurulmaya çalışılır. Bu şiirde tasavvufî bazı unsurlar yer almaktadır. Aynı zamanda şiirde mağara, orman, ıslık, yılan, çakal gibi doğal gerçeklikle ilgili unsurları kişisel duyguları ifadede kullanmıştır. “Mevsimler boğum boğum/ zamanın ipliğinde” dizelerinde imge vardır. “Haydi yürü, bulalım” dizesinde ise nidâ sanatı vardır. “Kat kat çıkmış evlerin/ O cam gözlü devlerin/ gizlediği âlemi” dizelerinde ise teşbih vardır. “Dereler yoldaşımız” dizesinde kişileştirme vardır. Metinle okuyucuya, bilinçsiz şehirleşmenin sahip olduğumuz bazı güzellikleri yok edişi, mesajı iletilmektedir.

Nazım Hikmet Ran’ın “Davet” isimli şiiri okunur. Şiirde ahenk ses tekrarları ile sağlanıyor. Nazım şekli halk şiirindeki türkü veya divan şiirindeki müstezat benziyor. Şâir şiirinin 1. biriminde Türk medeniyetinin yolculuğundan bahseder. 2. birimde bu vatanın tamamen Türk milletine ait olduğunu belirtir. 3. birimde herkesin kendi ayakları üzerinde durmasını ve sosyal eşitliğin sağlanmasını ister.4. birimde ise insanlar eşit olduğunu ve kardeşçe yaşanması gerektiğini belirtir. Şiirde tema evrensel kardeşliktir.

Nazım Hikmet’in hayatı ile ilgili ayrıntılar üzerinde durulur. (Nazım Hikmet rolünü üstlenen öğrenci yardımı ile) Şairin hayatı ve şiir arasında bağlantı kurulmaya çalışılır. Şiirde bazı söz sanatlarına da yer verildiği belirtilir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’nı “Bursa’da Zaman” isimli şiiri okunur. Bu şiirin 11’li hece ile yazıldığı belirtilir. Kafiyesi bulunur. Şiir serbest nazımla yazılmıştır. Çünkü nazım birimi dizedir. Tema Bursa’da zamandır. Şair “Güvercin bakışlı sessizlik” ifadesinde nesnel gerçekliği duygularını ifadede kullanmıştır. Tarih ve tabiat zaman kavramı üzerinde birleşir. Burada tarih, mimarî, felsefe gibi bilim dallarından yararlanılmıştır. Tanpınar’ın hayatı ile ilgili ayrıntılar üzerinde durulur. (Tanpınar rolünü üstlenen öğrenci yardımı ile) Şairin hayatı ve şiir arasında bağlantı kurulmaya çalışılır.Tanpınar’ın genel olarak eserlerinde işlediği; rüya, zaman, musiki ve sağlam bir tarih bilinci bu şiirde de vardır. Şiirde Orhan zamanına telmih vardır. “Onunla bir yaşta ihtiyar çınar” gibi dizelerde de kişileştirme sanatı vardır. “Güvercin bakışlı sessizlik bile” dizesinde teşbih vadır. “Bursa’da eski bir cami avlusu/Küçük şadırvanda şakırdayan su…”gibi dizelerde de tenasüp sanatı vardır.

Johann Wolfgang von Goethe’nin “Sevgilinin Yakınlığı” isimli şiiri okunur. 11’li ve 5’li hece ölçüsü ile ritim sağlanmıştır. Şiir serbest nazımla yazılmıştır. Divan şiirindeki müstezatlara benzer. Nazım birimi dizedir.Şiir dilinde imgelere yer verilmiştir. (Derin geceler) Şiirin teması özlemdir. “Kırda sessizliği dinlerim gece/her şey susunca” dizelerinde tezat vardır.

*Bireysel öğrenme etkinlikleri: Bir şiiri incelerken hangi ölçütler baz alınır?

Yabancı kaynaklı bir şiiri tam olarak dilimize çevirmek mümkün müdür?

*Özet : Şiir incelenirken Zihniyet, ahenk, dil, yapı tema, şiirde gerçeklik ve anlam, şiirde gelenek, yorum ve şairin hayatının şiire etkileri üzerinde durulmalıdır ki tam bir tahlil yapabilelim.

*Ölçme ve Değerlendirme: S. 84-85’teki sorular (Ders Kitabı)

Plânın uygulanmasına ilişkin açıklamalar :

Friday, May 18, 2007

Mimar Kemal mektebinin öyküsü.

Mimar Kemalettin, 13 temmuz 1927' de öldüğünde ardında nasıl bir iz bırakacağını düşünmüş müydü bilemiyoruz? Mimarlık tarihimizde Mimar Kemalettin' in adı Sinan' dan sonra en çok anılan mimardır. Biz artık bu sürecin bir başka yanındayız.

Mimar Kemalettin bey 13 temmuz 1927 de öldüğünde tasarladığı, çizdiği ve yapımını üstlendiği Ankara Yenişehir' deki mektep eğitime açılma aşamasına gelmişti. Mimar' ın ölümü kuşkusuz her ölüm gibi bir erken ölümdü. Mimar ise olağanüstü bir yaratıcı bir kişi idi. Ülkenin özlediği çizgisel kimliğe olağanüstü önem veren olağanüstü bir kişi. Mimarın Çizgisi; tasarım, çizim ve yapıda ulusallık özlemine yanıt arıyordu. Mimar, Mustafa Kemal' in özlemine uygun, Mustafa Kemal' e çok yakın biriydi.

Cumhuriyet için yeni bir yerleşim alanı düşünülüyordu. Ülkenin yönetim yeri, yönetsel yapılar, bu alanların içinde konutlar üretilmeye başlanmıştı. Önemli gereksinimlerden biri olan okul için okul yeri Vakıflar Genel Müdürlüğünce alınmıştı. Okulun tasarımı, çizimi, yapımı ise Mustafa Kemal' in sevdiği, önem verdiği mimara verilmişti. Mimar işini olağanüstü bir titizlikle gerçekleştirdi. Mimar Kemalettin' in yaptığı bu kurum Cumhuriyetin ilk kendine özgü eğitim kurumlarından biri olmuştu.


Mimar Kemal ilk mektebi 1927 eylül' ünde eğitime açıldı. Mimar 13 temmuz 1927' de öldü. Mimarın adını taşıyan okul Cumhuriyete önemli kuşaklar armağan edecekti. Mimar Kemal seksen yıllık geçmişine binlerce özel, nitelikli öğrenciyi sığdırdı. Süha Somer, 1929 mezunu olduğunu söylediğinde şaşkına dönmüştük. Süha Somer, Bülent Ecevit, Ali Bozer, Necip Türegün, Dilhan Ege Eryurt, Yüksel Bozer, Ayhan Hünalp, Turhan Esener, Sermet Refik Pasin, Engin Tör, Ayhan Sümer, Altan Öymen, Murat Oktar, Öztin Akgüç, Fazıl Irmak Tülbentçi, Burhan Doğançay, Muhan Soysal, Bilgin Kaftanoğlu, İbrahim Tahtakılıç, Ali Coşkun, Ragıp Buluç, Ersin Üner, Ömer Akbel, Hasan Cemal, Murat Karayalçın, Şevket Pamuk, Akın Öngör, Memnune Andiçen, İsmail Arar, Atilla Andiçen, Makbule Andiçen, Mukaddes Andiçen, Sinan Alparda, Türkan Kutluay Merdol, Türker Kutluay, Tuncay Kutluay, Can Dündar, Oya Esener Eczacıbaşı... bu okulda okumuş binlerce öğrenciden bazıları.

Mimar Kemal İlk Okulu, 1948 yılında Yüksel Caddesi üzerinde yeni bir yapı ile iki ayrı yapıda tek okul olmuştur. Ana yapı, Mimar Kemalettin' in yaptığı yapıdır. Tescillidir. Ana yapı yüksek tavanları ile özel bir tasarım ve çizimin ürünü olduğunu hemen belli etmektedir. Mimar Kemal İlkokulu, Bayındır sokak, Yüksel caddesi arasında kalan bir alandadır. Altan Öymen, Bilgin Kaftanoğlu, Mehmet Barlas, Erman Toroğlu, Can Dündar, Mimar Kemal anılarından bu ikili yapı içinde söz etmektedirler. Bu ikilinin yapının içine 1951 yılında Matematik öğretmeni Şevki Aksoy; o günkü söylenişi ile orta şubeyi eklemiştir. Bu orta şube 1954 de ilk orta okul mezunlarını vermiş ve 1964 yılına kadar bu ikili yapıda birlikte eğitime katkıda bulunmuştur. Orta okul bölümünün yöneticiliği Şevki Aksoy üstlenmiştir. Yenişehir' in okul gereksinimi artınca Mimar Kemal Orta Okulu için bugünkü Kocatepe yer olarak seçilmiştir. Murat Karayalçın' ın anlatımı le doğal koruluk olan alan şimdi yerinde bulunan Sultan Ahmet Camisi benzeri bir camiye bırakılmış, bu alanın ardında bulunan doğal gölet doldurularak şimdiki orta okulun yapımına başlanmıştır.


Mimar Kemal Orta Okulu, yüklenici Cemil Özgür' ün yapı şirketince yapılmıştır. 1964 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır. Şevki Aksoy, Güler Gürpınar, Nida Dak Ataç, Fikret İlseven, Yurdanur Gürses, Seher Atay, Kemal Yalvaç, Nergiz Aycan, Duygu Gürer, Mithat Toker, Nedret Toker' li eğitim kadrosu olağanüstü çaba ve güçle okula kimlik kazandırmak için çalışmışlardır.

Orta okul bölümü 1964' de Tunalı Hilmi Caddesi no 2' ye taşınınca Yüksel Caddesinde bulunan ilk okul iki ayrı yapıda eğitimini sürdürmüştür. Mimar Kemalettin Bey' in yaptığı ana yapı Birinci Mimar Kemal İlkokulu, Orta okulu boşalttığı yapı İkinci Mimar Kemal İlkokul olarak diploma veren eğitim kurumlarına dönüşmüşlerdir. Bir süre sonra İkinci Mimar Kemal İlkokulunun adı bir süreliğine Ergenekon İlkokulu olmuştur. Birinci, İkinci Mimar Kemal ve Ergenekon İlkokulundan binlerce kişi geçmiştir.

Mimar Kemal Orta Okulu Türkiye' nin seçkin okullarından biri olmuştur. Emin Taylan, Ahmet Karamustafa, Soner Selçuklu, Reha Civanlar, Asım Uysal, Murat Lekili, Nilgün Özbay, Can Dündar, Ali Zırh... Mimar Kemal Orta okulu mezunları arasında bir kaçıdır. Tunalı Hilmi no:2 de bulunan Mimar Kemal Orta okulu 1973' te lise olarak eğitime katkısını sürdürmeye başlamıştır. Mimar Kemal Lisesi ilk mezunlarını 1976' da vermiştir. Mimar kemal Lisesi Türkiye' nin en iyi liselerinden biri oldu. Ziya Güvenç, İsmet Aksöyek, Ali Han, İbrahim Gür, Serdar Mutlu, Süha Alpay, Ozan Tekinalp, Vedat Saygılı, Gökhan Cengizhan, Handan Lodos Dökmeci, Müfit Akbulut, Sadık Kılıçturgay, Alev Eken, Metin Koca, Saadet Akın, Hürriyet Biricik, Teoman Vardar, Oya Tığlı, Oya Keskin, Haluk Sayar, Tardu İslamoğlu, Asaf Atbaş, Ayşe Genç Savran, Arif Genç, Murat Sönmez, Murat Aydın... lisenin ilk mezunları oldular.

Tuesday, May 15, 2007

Hasan Kababulut; Mimar Kemal Lisesi 978' li.


HASAN KABABULUT İLE SÖYLEŞİ



Bu yazıyı yazmamdaki amaç; Mimar Kemal’ in mezun ettiği başarılı isimlerden biri ve aynı zamanda da mezun olmasına rağmen okulumuzu unutmamakla kalmayıp her alanda desteklerini esirgemeyen Hasan KABABULUT’ u sizlere tanıtmak…

Hasan KABABULUT ortaokul ve liseyi Mimar Kemal’ de okumuş. O yıllarda Mimar Kemal gerek öğretmen kadrosu,gerek öğrencileriyle örnek bir okul. Öğretmenler ve eğitim kaliteli. Dolayısıyla öğrencilerde. Bu kalitenin örneği de Hasan KABABULUT…

Hasan KABABULUT başarısının nedeninin düzenli çalışmak olduğunu söylüyor. Çok çalışmadığını ama oturunca da yarım saatte olsa verimli çalıştığını söylüyor.

Bu çalışmanın karşılığını O.D.T.Ü,İstanbul Üniversitesi,Hacettepe Üniversitesi gibi okulları kazanarak almış. Bu okulları bitirememiş belki ama çok şey öğrenmiş. Hatasının ise doğru tercih yapmamasından kaynaklandığını söylüyor. Küçük yaştan beri sahip sahip olduğu işletmecilik hayali ağır basıp, işletmeci olduğunda ise doğru olanı yaptığını belirtiyor. Eksik ya da fazla yetinmeyi biliyor.

O dönemde ise Hasan Bey’ in en büyük eksiği bir abla ya da ağabeye sahip olmaması… O bu eksikliği kendisinden altı yedi yaş büyük olan öğretmenleriyle gidermiş,onlardan çok şey öğrenmiş. Ama öğrenirken de öğretmenlerle öğrenciler arasında oluşan duvarı aşmayı başarmış. 'Çok kıymetli, keyifli' diye tanımladığı arkadaşları ve öğretmenlerinin olduğunu söylüyor ve en büyük varlığının bu olduğunu ekliyor.

Öyle ki öğretmenine yıllar sonra bile olsa şikayetlerini isteklerini dile getirebiliyor. Edebiyat öğretmeni Emine KESGEÇ’ e yazdığı mektupla onu şaşırtabiliyor. Mektubunda pişmanlıklarını, bazı şeylerin değerinin kaybedilince anlaşıldığını, hayatın biz insanları sınadığını anlatıyor ve öğretmenlerini bu kadar iyi kompozisyon yazabilen birinin nasıl olup ta sınavlardan 4-5 aldığı konusunda şaşırtıyor. Yeteneklerin zorlama olmadan, kendiliğinden ortaya çıktığını belirtiyor. Belki de çok basit dediğimiz çiçeği, böceği anlatamıyor ama karmakarışık, zor olan hayatı kaleminden kağıda aktarabiliyor.

İnsanın en önemli yatırımı kendine yaptığını,kendini geliştirmeyi bilenin ayakta kaldığını söylüyor.Kendisine bu yatırımı yapma fırsatı veren Mimar Kemal İ.Ö.O ve Lisesini çok seviyor,değer veriyor ve Mimar Kemalli kimliğini taşımaktan gurur duyuyor.

‘İnsan ancak sevdiği işi yaparsa başarılı olur’ diyor.Hayatın sadece olumlu şeylerden değil,olumlu-olumsuz tüm gerçeklerden oluştuğunu önemle vurguluyor.


Mimar Kemal İ.Ö.O ve Mimar Kemal Lisesi’ni gönülden destekliyor.Okulumuzun değişimi ve gelişiminin bizlerle olacağını söylüyor.Bütün bunları söylerken,anlatırken karşısındakine hiçbir şeyin imkansız olmadığını ispatlıyor gizlice.Karşımıza geçip parmağını sallamadan ders veriyor.


Ben de bana zaman ayırıp bu sohbetten çok şey öğrenmemi sağladığı için kendisine çok teşekkür ediyorum.


HİLAL AK

YD 10 FEN-A


Mimar Kemal Lisesi

Ankara

Musa Eyüboğlu; Mimar Kemal Lisesi 978' li. Mimar Kemal Öğretmenleri 1965.

Mimar Kemal Orta Okulu 1964 yılında Tunalı Hilmi Caddesi No: 2 deki yeni yapıya taşındı. Bu fotoğraf 1964 yılında çekilmiş. Görüntüde olduğu gibi basamakların altı henüz yapılmamış. Onlar bizim kuşağın öğretmenleri idi. Güzellikle ve özellikle Musa' nın öğretmenleri.







MUSA EYÜBOĞLU İLE RÖPORTAJ





Hazırlayanlar:Mehmet Engin-Kadir Uslu –
YD-10 Mat-A


M.E-K.U: Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

M.E:1959,Rize doğumluyum.2 oğlum var.1977-1978 eğitim-öğretim yılında K.O.M.İ.K Lisesi’nden mezun oldum;fakat o dönemin siyasi olaylarından dolayı üniversiteye gidemedim.Sadece liseyi bitirdim.Ortaokulu ve liseyi KOMİK okulunda okudum.

M.E-K.U:Birazda sizin okuduğunuz dönemdeki KOMİK’i hatırlayalım.
Mimar Kemal’de,o dönemde eğitim durumu nasıldı?Sınıflar kaç kişilikti?

M.E:Sınıflar 55-65 kişi arasındaydı;fakat o 60 kişi arasından 50 kişi üniversiteyi kazandı.Mimar Kemal’in bir ismi vardı.Türkiye’nin en iyi okullarından biriydi.Rize’den geldiğimizde babam beni Tevfik Fikret Lisesi’ne para karşılığında yazdırmıştı.Buna rağmen Mimar Kemal Lisesi’ne geçiş yaptım.

M.E-K.U:Peki öğretmenlerinizle aranız nasıldı?

M.E:Çok iyiydi.Öğretmenlerimiz bizi oldukça düşünürdü.Fizik öğretmenimiz(Şükrü KAPICI)tebeşir tozunu yutmayalım diye tahta bezini ıslatıp getirirdi.Almanca öğretmenimiz(Ayten EROL) çok iyi bir insan ve çok iyi bir öğretmendi.Hala her Öğretmenler Günü’nde arar,nasıl olduğunu sorarım.Bu şekilde sayabileceğim çok öğretmenimiz var:Gülay KOÇAK,Şevki AKSOY,Huriye GERÇEK,… Ayrıca öğretmenlerimizin,müdürlerimizin lakapları vardı.Bütün Türkiye’de herkes öğretmenlerimizi tanırdı.

M.E-K.U:Okulda spor faaliyetleri var mıydı?

M.E:Tabi ki vardı.Boks,Futbol,Basketbol gibi şu anda da yapılan birçok faaliyet mevcuttu.


M.E-K.U:Belki klasik bir soru olacak ama,Mimar Kemal’de unutamadığınız bir anı var mı?

M.E:Hemde çok sayıda var.Müzik dersinde(Gülay KOÇAK) öğretmenimiz not
defterini her zaman dolabına koyar ve dolabını kitlerdi.Bir ara odaya girdiğimde anahtarı masanın üstünde gördüm.Hemen alıp anahtarcıya gidip aynısından yaptırdım.Sonra odayı girip 0 olan notumun yanına 1 koyup 10 yaptım.Birçok arkadaşında notlarını düzelttim.Öğretmenimiz notlarımız okurken çok şaşırdı.Sonra kaldırıp bizi tekrar sözlü yaptı.Biz’Hocam o gün çalışmıştık.Şimdi yapamıyoruz.’dedik.Belli bir zaman geçtikten sonra kendisine açıkladım.

Tarih dersinde(Bahattin ÖRSEL)sınav oluyorduk.Bende de türlü türlü kopya çeşitleri var tabi.Öğretmenimize daha önce bahsetmişler’Musa çok kopyacadır.Dikkat et!’diye.Neyse,sınavı olduk.Öğretmenimizin sıraların üstünde gezmesine rağmen kopya çektim.Sınavdan 7 alcağımı biliyordum;fakat hoca’3’dedi.Hiç sesimi çıkartmadım.Tenefüste beni yanına çağırdı ve şöyle dedi:’Kopya çektiğini biliyorum;ama göremedim.Bundan sonra kopya çekme.Boş kağıt versen bile seni geçireceğim.’Bundan sonra ben de hep boş kağıt vermeye başladım.

M.E-K.U:Biraz da dernek hakkında bilgi alabilir miyiz?

M.E:Tabi ki.Kurucu başkanlarındanım.5 yıl boyunca başkanlık yaptım.6-7 bin üyemiz mevcut.Bütün öğretmenlerimizi,arkadaşlarımızı bulmak için çok araştırdık.Hatta çoğunu BAĞ-KUR’dan öğrenerek bulduk.

M.E-K.U:Çok teşekkür ederiz.

M.E:Ben de teşekkür ederim.

Thursday, May 3, 2007

gökhan ağaççıoğlu

Röportaj


Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Gökhan CENGİZHAN, Edebiyatçılar Derneği Başkanıyım, Mimar Kemal Lisesi ilk mezunlarındanım(1976)

Sevdiğiniz ve etkilendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Can YÜCEL, Aziz NESİN(Edebiyat) , Ferhan ŞENSOY (Tiyatro), Yılmaz GÜNEY(Sinema), Fazıl SAY (Müzik), Abidin DİNO(Resim), Yaşar KEMAL(Roman)

Mimar Kemal Lisesi ile olan ilişkileriniz nasıl başladı?

Bizim öğretim gördüğümüz dönemde Ankara’nın sayılı liselerinden biriydi. Çok iyi öğretmen kadrosu vardı. Benim evim de Bilektaş Sokak’ta, spor sahasına bakan lojmanlardaydı. Okul ve ev arasında sadece bir sokak vardı. Bu yüzden okul ve ev hayatım birlikte geçti, hep iç içeydi. Tıpkı bir odadan bir odaya geçer gibi. Uzaktan geldiğimiz bir okul değildi. Kendi mahallemiz olduğundan okulu çok benimsedik.

Başarınızın bir sırrı var mı?

Tabii ki var. Ben bir yazma sevdalısı ve delisi bir genç olarak başladım bu serüvene. Sonra çok çalışarak, sabırla , inatla, sürekli yeni şeyler öğrenerek ve öğrendiklerimizi hayatla sınayarak bulunduğum yere geldim. Bu alanda ilgili ve başarılı kişilerle ilişki kurarak kendimi geliştirdim. Başarılı olmanın temel ilkesi, yaptığın işi sevmektir.

Hayatın size getirdiği en büyük tecrübeyi bizimle paylaşır mısınız?

En büyük tecrübem yazma deneyimi. Yazar olduğumuz için hayatı yazarak yeniden üretiyoruz. Alanım dil, yani yazılı kültür. Bu yüzden popüler kültürün yazılı kültüre olan baskısına karşı çıkmaya çalışıyoruz. Görsel kültüre karşı yazılı kültürü benimsiyoruz. Edebiyatçı olarak varlık nedenimiz bu.

En sevdiğiniz şiirden bir dörtlük okur musunuz?

Nerede fırtınayla, boranla denenmiş aşklar?
Aklın karakolunda durduk, ruhun ikliminde kaldık
Akmadığında o şaşmaz o kusursuz geleceğe
Bir leyleğin ömrüne verdik ömrümüzü

Mimar Kemal Lisesi’nin size katkıları nelerdi?

Alanım edebiyattı. Edebiyat öğretmenimin çok büyük katkısı ve yönlendirmesi olmuştur. Öğretmenim bana meslektaşım derdi. Demek ki o zaman anlamış bendeki yazarlık ruhunu. Bütün edebiyat ve komposizyon sınavlarından 10 üzerinden yıldız verirdi ve benim yazdığım komposizyonu sınıfa okurdu. Bizim yazarlık serüveni demek ki Mimar Kemal’de başlamış.


İlginç bir okul anınızı bizimle paylaşır mısınız?

O dönem (1976 – 1980) çok politik bir dönemdi. İtiraf ediyorum duvarlarının sloganlarla boyayan bizdik. Okul ve ev çok yakın olduğundan gece boyaları alıp duvarları sloganlarla doldururduk. Ertesi gün okula gelip basketbol sahasında top oynardık ve bunları kim yazmış diyerek bilmemezlikten gelirdik.

Yollarda Topaç Gibi adlı şiiri yazmanıza etken nedir?

Bu şiir 1978 kuşağının şiiri. O kuşak dünyayı değiştirmeye adaydı; fakat çeşitli nedenlerle başaramadı. Bu şiiri kendi kuşağımın iç hesaplaşmasını düşünerek yazdım.

Ne tür çalışmalarınız var?

Ben edebiyat eleştirisi yazıyorum. Günümüzde yazılan şiir birikimini eleştiriyorum, değerlendiriyorum ve edebiyatı belli kategorilere ayırıyorum. Şair şiiri yazar eleştirmen ise hakkında yorum ve yargı üreterek eleştiri yapar. Aslında eleştirmenin işi daha zor. Örnek verecek olursak sinemanın esas oğlan ve kızları şairler, kötü adamları ise eleştirmenlerdir.