Yüksel Caddesi üzerinde yan yana bulunan ve o zamanki adlarıyla 1. Mimar Kemal ve 2. Mimar Kemal olan ilkokullardan, ikincisinde resmi eğitim ve öğrenim hayatına başladıktan sonra, ortaokul olarak da Mimar Kemal Ortaokulu’na gittim. Bu ortaokul, daha sonra “Mimar Kemal Lisesi” kimliğiyle işlevini yapmaya başlamış ve geçen süreye paralel olarak gönlümüzdeki yoluna da devam etmiştir.
Bilim yolunun bu önemli konaklama tesislerinde bulunmuş olmanın, ayrıca gurur verici olduğuna inanıyorum.
Öne çıkarak veya daha ileriye giderek ayırımcı olmak değil, arkasındakileri de kendisine çekerek büyük olabilmek, aynı zamanda örnek olmak çok önemlidir. Bir yerlere sığmamak veya bir yerlerden taşmak değil, boş olan yerleri doldurmaktır esas olan. Yararsız bir büyüklüğe değil, sevilecek ve saygı duyulan bir büyüklüğe sahip olmak zorundayız.
Bilim büyültür ama her zaman sevdirmez. Başka bir deyişle, sevdiğimiz gözümüzde her zaman büyüktür ama her büyük olan mutlaka sevilecektir diye bir kural yoktur.
Öğrenim hayatımız ve sonrasında sürekli öğreniyor/öğretiyor ve belki de adımız hep bilimle anılıyordur. Derdimizi birkaç dilde ifade edebiliyor da olabiliriz. Ama yine de, “kale’m, kalem’dir” demekle, kendimi savunmam veya varlığımı sürdürebilmem yalnızca kılıcımla yani bilimle oluyor demek istemiyorum. Kalem, sadece yaşamamı ve ilerlememi sağlayan bir bilim değil, aynı zamanda duygularımı kağıda döktüğüm bir araçtır.
Acıktığımız zaman aklımıza yalnızca doymak gelir. Ancak ne yiyeceğimizi elde ettikten sonra, lezzeti de ararız. Her arzunun bir gerçekleşme sırası vardır ve sırf çok çalışarak zamanından önce hedeflerimize ulaşacağımızı düşünürsek, ilerleyen zaman içerisinde yanıldığımızı anlarız.
Yapılması gereken bir işin veya görevin sonucu ne olursa olsun, çalışırken zevk almayı düşünmeliyiz. Kısaca, işimizi severek yapmalıyız
Yapılan işin kazanım veya getirisinin sadece bilimde ilerleme veya şöhret kazanmak olduğunu düşünmek yanlıştır. Ne olması gerektiği ile ilgili olarak, boş şeylere sevinmektense, sevinilecek dolu şeyler yapılmalı diyebilirim.
Hayatta, hep 2-D ’ye sahip olmaya çalışmalıyız. Bunu açacak olursam, hem Düşünceli hem Duygulu olmalıyız demek istiyorum. Bir örnekle açıklamak gerekirse, kirli olduğunu düşündüğümüz bir bardağa en sevdiğimiz içecek de konulsa, o bardağa yanaşmayız. Burada bardağı düşünce, içeceği de duygu olarak alıyorum.
Bir ton anlatmak istediğimizi, bir dizeyle anlatarak hem düşündürüyor hem de duygulandırabiliyoruz. Örnek olarak
“ Ben kendimle kaldığım an baş başa
O zaman başlar büyük bir kargaşa ... “
diyerek yalnızca düşündürmüyor, müzikal bir akışta bir söz mimarisini de ortaya koyabiliyoruz.
Demek istiyorum ki, yaşadığımız sürece sadece bilim yaparak mutlaka bir yerlere gelebilir ve saygınlığı olan bir konumu elde edebilirsiniz. Bunu, “zorlamayla” herkes de yapar. “Sevdiğiniz kadar Sevilirsiniz” gerçeği ise ancak sanat ve edebiyat yoluyla olur.
Nota bilmek beste yapmayı sağlamıyor ama nota bilmeden beste yapmanın zorluğunu da, bunu yapanlar anlar. Bir şeyler bilmek ve bir şeyler yapabilmek için güzel bir ortamın olması da gerekiyor, ve ne mutluluk ki önce kendimizi daha sonra da yakın çevremizi “hiç aramadan” bulabileceğimiz müthiş bir musiki ve edebiyat dünyamız var ve “başkaları olmaya çalışmazsak”, bu havayı hep soluyabileceğiz.
Mimar Kemalliler Derneği’nin kurucusu olan ve hep kendisi gibi değerlerle çalıştığına inandığım için bence bu derneğin her şeyi olan arkadaşımın, benden belki de bilime dayalı bir şeyler yazmamı istemesi, beni benden alarak, biraz uzaklara götürmüş oldu. Mimar Kemallilerin, bizden sonra da “bilim” ve “sanat” dünyasına hep kazandıracaklarına inanıyorum.
Saygılarınla,
Ahmet F. ÖREN
TUSAS Aerospace Industries, Inc. (TAI) - PQA-Engineer
Tel: (90-312) 8111800 / 5529
Fax: (90-312) 8111425
E-mail: aforen@tai.com.tr
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment